0

Sakız Adası Güney Ada Köyleri

Posted by lezzetperisi on 26 Ocak 2017 in Neredeydim.. |

 

 

Sakız Adasında gezilecek yerler? Sakız adasından ne alınır ? Sakız Adasında ne yenir ? gibi sorularınızın cevabını ilk yazımda sizlere anlatmıştım. Bu kez Ada’nın güneyini yani sakız ağaçlarının bulunduğu köyleri gezeceğiz beraber. Öncelikle şunu belirtmek isterim ki Osmanlı İmparatorluğu 346 yıl hüküm sürmüş bu topraklarda. Hem de hiç savaşmaksızın almış bu adayı Piyale Paşa. Yıl 1566 , Devir Kanuni Devri.. Henüz Zigetvar hazırlıkları için de Kanuni. Fatih Sultan Mehmet döneminden beri Osmanlı devletine vergi veren Cenevizlilerin 3 yıldır hiç vergi ödememesi hem de Malta şovalyelerine yardım etmesi sebebiyle Piyale Paşa’yı adaya gönderir sefer öncesi. Ada halkı öyle bıkmış ve perişandır ki yönetimden Osmanlı’nın gelişini coşkuyla karşılar. Sakız, öyle kıymetli bir ticaret kaynağıdır ki Osmanlı hiç karışmaz bu güzel adanın insanlarına. Dinlerini ve dillerini istedikleri gibi kullanmalarına izin verir. 

Adanın güneyi , 24 köyüyle “Mastichohoria” 9. yüzyıldan bu yana dünyanın sakız ihtiyacını karşılamaktadır.  Ülkemizde de Çeşme ve Karaburun yarım adasının bir bölümü sakız üretimine elverişli olmasına rağmen ne yazık ki sakız yetiştiriciliği meşakkatli olduğu ve bizler tarafından pek de bilinmediği için sakız yetiştiriciliği yapılmamaktadır. Oysa kilogramı 120 – 150 EURO arasında değişen onların tabiri ile mastika bizim dilimizde sakız çok  değerlidir. Bu sebeple çağlar boyunca korsan saldırılarına maruz kalan köylüler, köylerini denizden 2 – 3 km içeriye ve kale köy şeklinde oluşturmuşlardır. Kendinizi birden bire ortaçağda bulacağınız bu köylerin labirent şeklindeki sokaklarında gezmekten huzur duyacaksınız.

İlk durağımız adanın 20 km güneybatısındaki Armolia köyü. Seramik işçiliği ve sakız ağaçları ile ünlü bu köy neredeyse tamamen yeniden inşaa edilmiş. Cenovalılar Mastichohoria ‘yı buradan yönetmişler. 

Ve gelelim Pirgi (Pyrgi) ‘ye. Dar sokakları , sayısız kiliseleri, köye özel grili beyazlı işlemeli duvarları ile adanın en güzel ve zarif köylerinden biri. Ayrıca da en büyük köyü.

Siz hiç bu kadar zarif bir balkon gördünüz mü ? Ben hayranlıkla seyrettim. Balkonu böyle zarif ise sahibi kim bilir nasıldır ? “Sirke küpünden bal sızmaz yavrucuğum” der hep  babacığım. Ve tabi elbette bal küpünden de sirke.. İnsanın içi nasılsa dışına da yansır, yansıtır güzelliğini , zarafetini. 

 

Pirgi’yi farklı kılan en büyük özelliklerinden biri Xysta adı verilen işleme. Bu siyah ve beyaz geometrik şekillerin sıva üzerine işlendiği bir el oymacılığı tekniği. 

Bir özelliği daha var bu köyün. Kristof Kolomb Amerikayı keşfetmeden önce kendine mürettebat aramak amacıyla  en iyi denizcilerin yetiştiği bu adaya gelmiş ve Pirgi köyünde kalmış. Kaldığı evin  kapısının altında fotoğraf çektirenler ise en kısa zamanda bir Amerika seyahatine gidiyormuş İnanmak gerek. Hayatın sunduğu tüm işaretlere inanmak gerek. Umutlardan başka ne var ki elimizde. Elbette fotoğraf çektirdim. 

Her sokağında tarih yatan bu köyde gezerken Bizanslılar tarafından yaptırılan 13. yüzyıldan beri ayakta duran St.Apostles kilisesine hayran olacaksınız.

Sonraki durağımız ise başka bir kale köy olan Mesta. 14. yüzyıldan beri yaşam olan ve şu anda ise 300 kişinin yaşadığı bu köy mükemmel bir şekilde korunmuş ve günümüze gelmiş. Köy halkı yaşlılardan oluşuyor. Bu köyde 40 yaşına gelmiş iseniz henüz çocuksunuz. 60′ larınızda yetişkin ancak 90 yaşında yaşlısınız. O kadar sağlıklılar. Ama tabi yine korsanlardan korkarak yaşamışlar çağlar boyu. Bu sebeple de köyün bir girişi ve bir çıkışı var. Tehlike anında da bu kapılar kapatılıyor.  Tüm evler birbirine bitişik ve damlarından diğer evin damına geçiş var. Ve tüm bu yol köy meydanındaki gözetleme kulesine çıkıyor. Yollar ise labirent gibi. Olur da içeri girebilen bir korsan olursa yolunu kaybetsin diye. Öyle dar ki sokaklar sanırım o dönemlerde sır diye bir şey yokmuş. Tabi öyle kardeşçe yaşamışlar ve böyle yaşamaya da devam ediyorlar ki bir çok evin üzerinde anahtarı var. Komşular kapıyı açıp girebiliyor.

 

1794 yılında, yani ada Osmanlı Himayesi altındayken yaptırılan  Taksiyarhis kilisesi ise adanın en önemli kiliselerinden biri.Yazımın başında söylediğim gibi Sakız öyle çok gelir getiriyormuş ki Osmanlı adanın dinine hiç karışmamış. Osmanlı’ya aitken bile kilise inşaa edebilmişler. Kilisenin adanın en önemli kiliselerinden biri olmasının sebebi ise içinde bulundurduğu Cebarail ve Mikail ikonaları. Ortodoks mezhebinde ikonalar yani resim ve tasvirler çok önemli. Klisedeki  Cebrail ve Mikail ikonaları ise Avrupa’dan getirilen 60 kg gümüş ile yapılmış ve ada halkı için çok değerli.

Öğle yemeği içinse molanızı Mesta Limanındaki balıkçılarda verebilirsiniz. Barbuni (Barbun Balığı), cacıki (cacık) , feta peynirli salata, kalamari (kalamar) ve mastelo peyniri benim favorilerim. Yanına da uzonuzu söylediniz mi, masaya da söyle bir tıklattınız mı inanın bütün yorgunluğunuz geçecek.  

 

Etiketler:,

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Copyright © 2010-2024 LEZZET KAHVESİNE HOŞ GELDİNİZ All rights reserved.
This site is using the Desk Mess Mirrored theme, v2.5, from BuyNowShop.com.