0

Pril İle İzmir’li Hamarat Hanımlar Birarada

Posted by lezzetperisi on 16 Ekim 2015 in Lezzetperisinden tarifler |

Med Partners Reklamcılık’ın Müşteri Direktörü, her daim güler yüzlü , sevgili Müge Hanım’ın daveti ile 4 Ekim Pazar günü biz İzmir’li bloggerlar  Bornova Forum Midpointte Açelya Akkoyun ile #enhamaratbenim dedik. Daha önce de İstanbul Doors Akademi de harika bir workshop yapmıştık Pril ile. Bu kez de öğle yemeği eşliğinde neşeli, eğlenceli, bol sohbetli bir gün geçirdik.

Tabiki eğlenirken de Pril ile ilgili yeniliklerden haberdar olduk. Bir de harika bir yarışmadan. Süpriz hediyeler kazanmak için aşağıdaki yazıya mutlaka göz atmalısınız. Belki de şanslı sizsiniz.

Pril, Türkiye’nin hamarat hanımlarını arıyor. Açelya
Akkoyun şehrinize geliyor…
Temizlikte üstün performans gücüne sahip Pril, Türkiye’nin hamarat hanımlarını
arıyor. Türkiye’yi il il gezen ünlü marka; Ankara, Antalya, Bursa, İstanbul, İzmir,
Kayseri ve Trabzon’un aralarında olduğu, ülkemizin değişik bölgelerinden belirlenen
7 farklı şehre konuk oluyor. Pril, ziyaret ettiği şehirlerde birbirinden güzel sürprizler
ve keyifli etkinlikler yapıyor. Aynı zamanda marka yüzü Açelya Akkoyun ile birlikte
bu şehirlerde hanımlarla buluşan Pril, gerçekleştirdiği keyifli yarışmalar ile o şehrin
en hamarat hanımlarını belirliyor. Pril daha sonra hamarat hanımları İstanbul’da
buluşturacak ve içlerinden birine beyaz eşya seti hediye edecek. Hanımlar, bu
heyecanlı serüveni, (@PrilTurkiye) resmi Instagram hesabından da takip edebiliyor.
Yılların uzman gücü Pril’den çok özel yarışma! Paylaş, kazan, sürpriz hediyeleri
kaçırma…
Bulaşıkta temizliğin köklü ve yenilikçi ismi Pril, @PrilTurkiye resmi Instagram
hesabın üzerinden de ödüllü bir yarışma gerçekleştiriyor. @PrilTurkiye Instagram
hesabını takip edip, fotoğrafını #enhamaratbenim Hashtag’i ile @PrilTurkiye’yi
mentionlayarak paylaşanlar, Pril’den sürpriz hediyeler kazanma şansı yakalıyor.

1

Muzlu Rulo Pasta ve Küçük Prens..

Posted by lezzetperisi on 08 Ekim 2015 in Lezzetperisinden tarifler |

“Bir yıldızda yaşayan bir çiçeği seviyorsanız, geceleyin yıldızlara bakmak hoştur ve geceleyin gökyüzüne bakarsın. Her şeyin çok küçük olduğu gezegenimi gösteremem sana. Belki böylesi daha iyi. Yıldızım senin için herhangi bir yıldız olsun. Böylece gökyüzündeki bütün yıldızlara bakmayı seveceksin.”

Doğum günü kutlamalarım sebebiyle birkaç akşam dışarıda olunca haliyle Melikoş Hanımı ihmal ettim. Cumartesi sabah uyanıp mutfakta kahvaltı hazırlarken açtığım müziği ve anneanneyle sohbetimi duyunca çılgınlar gibi koşarak geldi mutfağa.Bütün cadde duymuştur çığlıklarını.. Yaşasın bu sabah annem evde! Bolca öpüşüp koklaşma seansını geçince dedim bu küçük çatlak kurabiyeyi Küçük Prens ile ödüllendirmeli. Tabi anneannesiz asla! Muhteşem üçlüyüz biz.. Birimiz nereye hepimiz oraya.. Elbette Melikoş filmden çok hoşlandı. Sonrasında Pier’den Konak’a yaptığımız küçük sahil yürüşü de muhteşemdi. Anneanne , torun onlar önde ben arkada yürürken..  “Deniz ve  mehtap sordular seni neredesin?” dizeleri geldi aklıma Dario Moreno’nun, hafif esen rüzgarla.. Zaten  yaşlı pilot küçük kıza hikayeyi anlatmaya başlayıp “Ama terk etmesi güle dönüş yolculuğunun başlangıcıymış aslında..” dediği an ben bırakmıştım gözyaşlarımı.. Bir çizgi filmde de hıçkıra hıçkıra ancak bu kadar ağlanırdı. Ne çok birikmişler meğer. Ne çok dokunmuş filmdeki sözler. Melike için güzel bir çizgi film ve eğlenceli vakitten ibaret olan ve anneanne annem neden ağlıyor? sorusuna henüz cevap bulamadığı Küçük Prens beni derinden etkiledi. Çünkü büyüdüm.. ama asla normal yetişkinler gibi olmadım,olamadım.. Çünkü çocuk yanımı hep sakladım. Büyümek dedikleri hayallerinden vazgeçmekti çünkü, asla vazgeçmedim! Yıkıldı!, yıktılar!, yılmadım! yeniden inşa ettim, yeniden, yeniden, yeniden.. Çünkü umudun olduğu yerde iyi şans hep senden yanadır.

“Hoşça kal”, dedi tilki. ” İşte sana bir sır, çok basit birşey; insan yalnız yüreğiyle doğruyu görebilir. Asıl görünmesi gerekeni gözler göremez.

” Asıl görülmesi gerekeni gözler göremez diye” yineledi küçük prens; unutmamalıydı bunu.

” Gülünü senin için önemli kılan, onun için harcamış olduğun zamandır.”

“Onun için harcamış olduğum zaman.. ” diye yineledi küçük prens. Unutmamalıydı bunu.

İnsanlar unuttular bunu” dedi tilki ” Ama sen unutmamalısın. Evcilleştirdiğimiz şeyden sorumlu oluruz. Sen gülünden sorumlusun..”

Geçen benden yaşça epey küçük bir arkadaşımın doğum gününü kutlamak için yazdıklarımı okuyunca dedim bu benim de kendime doğum günü armağanım olsun. Bir de pasta yaptım kendime filmden dönünce.

“Herşeyin gönlünce olacağı, içinde en çok huzur olan yaşların olsun, ömrün aşk ile mutluluk ile dolsun.. diyeceğim ama hayat böyle değil biliyorum. Acısıyla ,kusurlarıyla, eksikleriyle bizim.. O yüzden tüm bunlar olurken sen öyle güçlü ve iradeli ol ki var olduğun anın tadını çıkar. Hiçbirşey bizim değil ve hiçbirşey bize ait değil ne sevinci ne acıyı sahiplenme hepsi olur geçer, sen gülümse olur mu..

Malzemeler ;

Kek İçin ;

  • 4 yumurta
  • 1 su bardağı şeker
  • 1 kahve fincanı süt
  • 1 su bardağı un
  • 1 paket Dr.Oetker kabartma tozu
  • 1 paket Dr.Oetker vanilya

İç Kreması ;

  • 2 su bardağı süt
  • 2 Çorba kaşığı un
  • 7 çorba kaşığı şeker
  • 1 yumurta
  • 1 paket vanilya
  • 3 çorba kaşığı krema

Krema hariç tüm malzemeyi el çırpıcısı ile çırpıp , orta ateşte muhallebi kıvamına gelene kadar pişirin. Soğumaya bırakın. Tamamen soğuyunca 2 saatte dolapta bekletip çıkarın ve kremayı ekleyip 1 – 2 dk. çırpın.

Dış Kreması ;

  • 1 paket Dr.Oetker krem şanti
  • 1 su bardağı soğuk süt
  • 2 adet muz
  • Üzerini süslemek için hindistan cevizi, antep fıstığı ve renkli şekerler.

Yapılışı ;

Yumurta ve şekeri krema haline gelene kadar mikser ile çırpıyoruz. sütü ilave edip 1 – 2 dk daha çırpıyoruz. Kabartma tozunu da ilave edip tekrar çırpıyoruz. En son vanilya ve unu ekleyip spatula ile karıştırıyoruz. Kek karışımını yağlı kağıt serdiğimiz tepsiye döküp  önceden 180 derece ısıtılmış fırında üzeri pembeleşene kadar pişiriyoruz. 10 -15 dk. arasında pişecektir.

Fırından çıkarıp ilk sıcaklığının gitmesi için 5 dk. bekletiyoruz sonra ıslatıp iyice suyunu sıktığımız temiz bir havlunun üzerine alıyoruz ve 5 dk daha bekletiyoruz. Bu yağlı kağıdın kolayca çıkmasını ve kekin kırılmamasını sağlayacak.

5 dk.’nın sonunda iç kremayı kekin üzerine sürüp muzları yerleştiriyoruz ve yağlı kağıdı yavaşca ayırarak keki rulo haline getiriyoruz.

Dış kremamızı da sürüp hindistan cevizi ve dilediğiniz süsler ile süslüyoruz.

Filmi de şiddetle tavsiye ediyorum.. Çocuğunuzun elinden tutup kendinizi! o filme götürün.

2

3 Peynirli Kabak Çiçeği Kızartması

Posted by lezzetperisi on 07 Ekim 2015 in Kahvaltılıklar, Lezzetperisinden tarifler, Salatalar ve Mezeler |

Kendimi nadir şanslı hissettiğim yerlerden biridir Karaburun’da küçük bir sahil köyündeki yazlığımız. Karaburun diyorum ama biz burunun arka tarafında Sakız Adası ile karşı karşıyayız. Yaz, kış muhteşem bir manzaranın olduğu bir yamaçta. Geceleri yıldızlar yorgan olur, sabah gözlerinizi açıp başınızı kaldırdığınızda ise gördüğünüz manzara sonsuz bir deniz ve Sakız karşıda.. Mutfakta yemek yaparken yine öyle..  Doyumsuz bir keyif..

Beni tanıyanlar bilir  hayatın içinde olmayı seven bir kadınım öyle sessiz sakinlikte yaşayamam aslında. Hiç bana göre değildir emeklilik hayalleri. Pılını pırtını toplayıp şehirden kaçmalar. Tek düze yaşantılar. Sessiz sakin, herkesin birbirini tanıdığını küçük kasabalar. Ama içimde bir kadın daha var ki; hani şair demiş ya “Bir kadını ortadan ikiye böl: yarısı annedir, yarısı çocuk.” işte o ikisinden de çok farklı; Aykırı.. Ötekileri susturup onu dinlerim bazen.. Bir ehl-i keyif bir ehl-i keyif.. Şöyle cumartesi akşamı terasa kurar sofrayı, hiç üşenmez zaten hazırlar mezeleri, atılır balıklar mangala, açar rakıyı, müziği de hazır,

Gökyüzünde yalnız gezen yıldızlar,
Yeryüzünde sizin kadar yalnızım,
Bir haykırsam belki duyulur sesim,
Ben yalnızım, ben yalnızım, yalnızım . babacığı da karşısındaysa, hele  kadehi bir de tıklatmışsa masaya , bir kaç da yıldız kayarsa, bir de tam dilek tutarken olursa! değmeyin keyfine.

O masalardan birinin mezelerindendir bu. Hani empati kurduğunuz zamanlar vardır. İstemsizce başlar içinizde. Öyle bir zamanın başlagıcıydı.. Baktığım, gördüğüm her güzel şeye bir kez daha baktım.. Bir anlam daha yükledim. Bir sıfat daha ekledim önüne, ismini tamladım.  Yediğim her güzel şeyden bir lokma daha aldım. Daha derun daha başka bir tat buldum.

Öyle bir zamanın başlangıcıydı..

Anne-Kız Sabah erkenden özenle toplandı bahçeden sebzeler. Kabak çiçeklerini görünce gülüşler açıldı. Bu kez dolması değil kızartması yapıldı. İster kahvaltıya, ister ikindi çayınızın yanına, isterseniz güzel bir öğleden sonrası şöyle buz gibi birayla.. ama illaki bir kez rakıyla.. öyle bir tarif bu.

Malzemeler ;

  • 20 adet kabak çiçeği
  • 50 gr. lor peyniri
  • 50 gr.kaşar peyniri
  • 50 gr. beyaz peynir
  • 8 – 10 dal maydanoz
  • 2 adet tazae soğan
  • karabiber
  • tuz
  • 2 yumurta
  • 1 su bardağı un
  • kızartmak için sıvı yağ

Yapılışı ;

  • Kabak çiçeklerinin dışındaki yeşil dikenli kısmı ve içindeki sarı tohum kısmını alın. Yıkayıp süzgüye koyun.
  • Beyaz peynir ve kaşarı rendeleyip loru ilave edin. Maydanozları ve soğanı da ince kıyıp karışıma ekleyin.Arzunuza göre tuz ve karabiber ekleyip karıştırın.
  • Yumurtaları çırpın
  • Diğer bir kaba unu alın.
  • İçlerini peynir harcı ile doldurduğunuz çiçekleri uç kısmından büzüp önce una sonra yumurtaya ve yine una bulayıp bol ve kızgın yağda kızartın.

6

Takvimlerden Geçen Yıllar Dokunmadı Ruhuma

Posted by lezzetperisi on 29 Eylül 2015 in Anı |

Takvimlerden Geçen Yıllar Dokunmadı Ruhuma

O ilk gençlik yıllarındaki gibi utangaç ve ürkek hala,

Kirletemediği yüreğimi onca yarım yaşanmış sevda..

İlk günkü gibi heyecanla atıyor hala..

Diye döküldü dilimden mısralar.

Bu kez kendim için aldım en kırmızısından kalemimi elime..

Kendim yazıyorum kendime..

Ayakkabılarımla olduğu kadar güçlüyüm kırmızı kalemimle de..

En mutlu anımda içimde bir eksik

En eksik anımda içimde umutla geçti bunca yıl..

Sevindim, üzüldüm

Başarılar kazandım, dilekler diledim

Yıldızları pusula yapıp kendime,  yol buldum düşlerime.

Yine de sonbahar çocuğuydum , düşmek için vardı yapraklarım işte..

Yeşermek benim neyime..

Acılar çektim, kahkahalar attım

Ne yaşadıysam hakkını vererek  ama..

Acıyı da, sevinci de..hiç pişman olmadan

Ağlasam da güldüğümden çok,

Deliliğe vurdum sakladım.

Hani su dolu bardağı taşırmayan gül yaprağı misali..

Çiçekleri sevmedim hiç vazoda..

Bir de çiçek hediye edenleri..Solup giden şeyleri sevmediğimdendir belki!

Dostlar biriktirdim en kıymetlilerinden,

İnci gibi dizdim, başıma taç ettim.

Aşklar yaşadım en delisinden,

Sevdim.. çok sevdim

Bir kaç şey var hepsinden arta kalan;

En çok kızım; Melike’m , Öz’ümle yoğurduğum, Anne; seni ben doğurdum! demeye cüret eden, onunla yeniden doğduğum, Kevser Irmağı’m!

Kırmızı kalemim; Gözlerimin gülen yanı, yüreğimin sevgiyle aktığı , aynasında kendimi seyrettiğim, yeşeren umudum..

İşim ; Hayatımın yarısından fazlasında her sabah gülümseyerek kapısından girdiğim, ruhuma işlediğim.

Camdan Ayakkabılarım ; olmayan nasibim, iyileşmeyen yaram, vazgeçtiğim düşlerim.

Kuzenlerim, dostlarım, blogcanlarım;  yanlarında huzur bulduğum, kahkahalarımı korkusuzca savurduğum, en çok kendim olduğum HAYATIMIN EN GÜZEL RENKLERİ! İyi ki blog yazmış iyi ki tanımışım sizi..

Kendim için çok dileğim, çok umudum var daha bakalım ne kadarı kısmetimdeyse.

Tezer Özlü’nün dediği gibi; hiçbir yerden gelmiyorum, kendimden başka.

Ben de diyorum ki hiçbir yere gitmeyeceğim kendimden başka. Mevsimler, insanlar, sevinçler, kederler hepsi biraz misafir olacak; yapraklarım misali dökülecek sonra.. Ve ben en çok umut ediyor olacağım yaşayacağım İlkbahar’a..

Ve zaman usulca fısıldadı.. BANA BIRAK!

0

Barbun Tava

Posted by lezzetperisi on 27 Eylül 2015 in Davet Sofraları, Lezzetperisinden tarifler |

Eylül aynın gelişiyle balık avı yasağı kalktı ve tezgahlarda artık balık çeşitliliği arttı. Her ne kadar bir hipertiroidi olarak balık benim için bir nevi zehir olsa da biz Ege’liler rakının yanında balığımızdan, balığımızın yanında rakıdan vazgeçemeyiz. Balıkçımda şöyle en bi tazesinden barbunu görünce almadan edemedim. Ve geçen sezonun sonuna yetiştirip aldığım hamsi tavamda denedim. Bu hamsi tavaları nefis ve çok kullanışlı bişey. Ben neredeyse evde başka tava kullanmaz oldum. Daha az yağ ile ve daha çıtır balıklar ve neler neler yapabiliyorum. Zamanı geldikçe bu tavayla neler yaptığımı da diğer yazılarımda anlatacağım. Eskiden bol ve iyice ısınmış yağda balık kızartırken şimdi balıkları sadece biraz tuz ilave ettiğim una bulayıp tavaya diziyorum. 2 çorba kaşığı yağ ekleyip ocağa alıyorum. Maşa ile çevrilmediği için de balıklar hiç parçalanmıyor. Ve iki tava birbirine sıkı sıkıya kapandığı için ne etraf yağ oluyor ne de elleriniz yanıyor.

Buyurun size bir hamsi tavası örneği;

Yapılışı ;

  • Temizlenmiş ve pulları ellerinizle alınmış balıkları güzelce yıkayın. Suyunun süzülmesi için süzgüde bekletin.
  • Tava yapacağınız balıkları tuzlamayın. Balıkları bulayacağınız unun içine bir miktar tuz ilave edin ve  unun fazlasını balıklardan silkeleyin.  Unlanmış balıkları tavaya dizip balık miktarına göre 1 kg. için ki  26 cm’lik tavaya sığacaktır. 2 – 3 kaşık sıvı yağ yeterli. Bir tarafı kızarınca tavanın üst kapağını takıp diğer tarafına çevirin.
  • Ner gibi kızarmış balıklarınızı afiyetle yiyin.

4

Ege’de Yaza Veda

Posted by lezzetperisi on 26 Eylül 2015 in Denemeler |

Her son yeni başlangıçlara gebe ve her yeni başlangıç bir sondan gelmez mi bize..

Gidene üzülürken bilemeyiz yaşantımıza açılacak yeni şansları ve başlarken hiç hesaba katmayız sonları..

Halbuki kabul etsek hayat kesişme noktalarından ibaret kolaylaştırırdık her şeyi kendimize ve hayatımızdakilere.

Biz; hep bizim olsun, bizimle olsun derken kaçırırız güzellikleri

Oysa bazen km’lerce ötedeki yanı başımızda, yanı başımızdaki ise değil midir fersah fersah ötede.

Puzzle’ın hep o kayıp parçası gibi bir boşluğu doldurmaz mı içimizde onca km öteden bile.

Cümle aralarında bulmaz mı bizi? Bizi biz yapan değerleri, neleri sevdiğimizi, nelerden nefret ettiğimizi.

Ne kadar değer verirseniz o kadar tanırsınız insanları ve değer yargılarınız ne kadar çok benzerse birbirine o kadar “biz” olursunuz çünkü.

Bir yaz daha biterken Güneş’i denizde batırdım, sezon finali yaptım bugün Karaburun’da. Taktım paletlerimi yüzdüm engin denizlere, güneşin battığı yere, özgürlüğüme..

İki hal vardır insanoğlunun en özgür, en kendi olduğu; biri yüzmek diğeri sevişmek..

Birinde kainatın seni kapladığını, diğerinde ise kainatı ruhunda taşıyan sevgilide yok olduğunu hisseder insan.

Beni bana getiren neş’e dolu bir yazdı. Çok sevgi çok umut vardı içinde ve bol heyecan. Benim için 1 Haziran’da başlayan yaz daim olacak, mevsimler her ne kadar takvimlerden, ömrümüzden geçse de..

Bakalım sonbahar ve kış neler getirecek bize!..

0

Acılı Domates Reçeli

Posted by lezzetperisi on 20 Eylül 2015 in Kahvaltılıklar, Lezzetperisinden tarifler, Reçeller |

Bildiğiniz bütün reçelleri koyun bir tarafa bunun lezzeti bambaşka. Tatlı ama baymıyor, acı ama acıtmıyor, ekşi ama yüzünüzü buruşturmuyor hatta baharatı da cabası. Ağzınızdaki o kıvamlı tat birden acıya dönüşüyor ama vazgeçemiyorsunuz. Hayat gibi.. Aşk gibi hatta!

Bir labirenttir yaşamak. Geri dönüş yolu olmayan, hep ileri gittiğimizi sanırken de zaman zaman kaybolduğumuz. Ama illaki hep bir çıkış aradığımız. Mutluluğu çıkış ile eşitlediğimiz için bir türlü bulamadığımız.  Bazen yorulduğumuz, usandığımız.. Hani işte o zamanlarda tam da artık vazgeçmişken.. Hatta vazgeçtiğini bile unutmuşken.. Bir paralel zaman açılır yolunuzda, ilerlemenizi kolaylaştıran daha katlanılabilir ve mümkün kılan. Gerideki tüm grilere inat, bütün renkler yeniden süzülür ışığın içinden. Öyle kamaşır ki gözleriniz onca karanlıktan sonra  aşkın gözü kördür dedikleri o andır belkide. Şarhoşluğun en tatlı anı gibi. Her şey yalın, apaçık, duru, karşılıksız, beklentisiz.

Aşk ayağınıza kadar gelmiştir işte. Bazen bir başarı olarak, yıllardır beklediğiniz terfi gibi.. Bazen bir yolculuktur hep hayal ettiğiniz. Bazen bir çocuğun gözlerindeki ışıltıyla, anneler bilirler onca sancının ardından ilk göz göze geldikleri anı bebekleriyle..Her sancı bir doğuma gebedir hayatta. Ve her doğum yeni bir yaşamdır sancıya katlanınca… Ve bazen AŞK’tır işte. Ayrılığı bile mutluluk taşıyan. Tekrar göreceğiniz ana kadar yaşadığınız tüm zamanı masala çeviren. Sizi; sizinle yeniden buluşturan. Öz’ünüzü anımsatan. Gözlerinizin gülen yanı olan. Kalbinizin ritmini arttıran, iyi ki var olduğunuzu iliklerinize kadar hissettiren.  Aşkın sancısı da bu yüzden yücedir zaten. Üç gün gülmenin bedelini üç ömürlük ödetir insana. Ama yaşamanın da ta kendisidir aslında. Yıldızlardan dilek tutmayı öğrenirsin. Umut etmeyi en çok da. Şairin dediği gibi; Bazıları sevmeyi yan yana olmak sansa da..

İster terfi, ister doğum, ister yolculuk, ister kadın, ister erkek.. AŞK ; hangi surette çıkarsa çıksın karşınıza sıkı sıkı sahip çıkın ona   “Aynı mucizeyi iki kez yaşayamazsınız asla.”

Ve gelelim bu nefis reçelimizin tarifine. Tarif yine sevgili, biricik, hamarat Petek ablamdan.

Malzemeler ;

  • 2 kg armut domates
  • 1 kg.şeker
  • 3 limon (hem kabuğu , hem suyu)
  • 1 diş ezilmiş sarımsak
  • 4 cm lik taze zencefil
  • 4 tane acı sivri biber

Yapılışı ;

  • Biberleri ince ince kıyın,zencefili incecik rendeleyin.Domateslerin kabuğunu soyup uzunlamasına dilimler halinde doğrayın.Tüm malzemeleri bir tencereye koyup orta ateşte pişirmeye başlayın.15-20 dakika kadar kaynasın.
    Domatesler suyunu iyice bıraktığında ocağın altını açın ve arada bir karıştırarak pişirin.Reçel tamamen şeffaflaşacak ve kıvamı koyulaşacaktır.1 saat civarında kontrol edin ve çok fazla da koyulaşmasına izin vermeden ocaktan alın.Kullanacağınız kavanozlara doldurarak kapaklarını sıkıca kapatın ve ters çevirin.

0

Minik Ekmekler

Posted by lezzetperisi on 20 Eylül 2015 in Davet Sofraları, Ekmekler |

Hani yemeğinizi sipariş edersiniz, epey açsınızdır da ama yemek de hazır değil ki mutfakta. Siparişinize göre, zorluğuna göre, kalabalığa göre ve daha bir çok etkene  bağlı olarak gelmesi biraz zaman alır. ama o sırada biraz zeytin ezmesi yahut zeytinyağı ve kurutulmuş domatesler ile bir sepet getirirler masaya. İçinde minik minik çeşit çeşit ekmekler vardır. Ve kesinlikle siz aç olduğunuz için değil , gerçekten lezzetlidir o ekmekler. siparişinizi bile unutturur size. İşte sizde benim gibi o ekmeklere bayılanlardansanız kesinlikle size göre bir tarif bu. Kesinlikle davet sofralarınızın vazgeçilmezi olacak. Sizi farklı kılacak. Tarif ise izmirbutikkurabiye.blogspot.com.tr blogunun yazarı benim canım, biriciğim, Petek ablamdan.

Malzemeler ;

  • 1/4 su bardağı ılık su
  • 1 yemek kaşığı kuru maya
  • 1 su bardağı ılık süt
  • 1 + 1/2 yemek kaşığı toz şeker
  • 2 yemek kaşığı sıvıyağ
  • 1 + 1/2 çay kaşığı tuz
  • 3 su bardağı + 1 yemek kaşığı un

Yapılışı ;

Bir kapta maya, su, süt ve şekeri eritip 5 dk. kabarması için bekletelim. Sıvıyağ ve 2 bardak un ve tuzu ekleyip cıvık bir hamur yapalım. Daha sonra kalan unu ekleyip 5 dk. kadar yoğurarak elastik bir hamur elde edelim. Hafif yağlanmış bir kaba aktarıp üzerini örtelim ve hamur 2 katı olana kadar mayalanmaya bırakalım.

Mayalanma sonrasında hamuru altı eşit parçaya bölüp küçük ekmekler yapıp yağlı kağıt serilmiş tepsiye koyalım. Şimdi 2.mayalanma süresi başlıyor.

Bu sırada ekmeklerimizin üzerine sürüp , kıtır kıtır olmasını sağlayacak tabakayı hazırlayalım.

Malzemeler ;

  • 1 yemek kaşığı kuru maya
  • 1/2 su bardağı ılık su
  • 1 yemek kaşığı sıvı yağ
  • 1 yemek kaşığı toz şeker
  • 4 çay kaşığı tuz
  • 140 gr pirinç unu

Tüm malzemeyi bir kapta köpük köpük olana kadar çırpın. Kremamsı bir doku olacak. Kabarana kadar yaklaşık 30 dk. bekletin. 30 dk’nın sonunda tepside kabarmış olan hamurların üzerine sürün. 190 derece önceden ısıtılmış fırında 25 – 30 dk.pişirin.

Eğer üst malzemesini sürmezseniz de sandviç ekmeği gibi nefis minik ekmekleriniz oluyor. Ben her iki formunu da çok seviyorum.

Copyright © 2010-2024 LEZZET KAHVESİNE HOŞ GELDİNİZ All rights reserved.
This site is using the Desk Mess Mirrored theme, v2.5, from BuyNowShop.com.